28 Ocak 2014 Salı

Mısır Çarşısı ve Süleymaniye Camii


Mevsimin yaz ya da kış, havanın sıcak ya da soğuk olması fark etmemeli. Evlere, alışveriş merkezlerine kapanmaktansa, sokaklara çıkmalı, gezip dolaşmalı. Öyle çok uzaklara gitmeye de gerek yok. Herkes bulunduğu şehrin sokaklarını keşfe çıkabilir. Hele ki, İstanbul’ da yaşayanlar için her ilçe ayrı bir keşif noktası. İstanbul' u gez gez bitiremezsiniz.

Çocukluğumdan beri en sevdiğim ilçelerden birisi Eminönü’ dür. Hareketliliği, tarihi, renkleri ile beni hep etkilemiştir. Yıllar geçse de aynı büyüyü korumaya devam eder. Yaz aylarında bir Cumartesi gününü Mısır Çarşısı ve Süleymaniye Camii’ ni gezmek için ayırmıştık. Bu yazıya 1. Eminönü turu diyelim, çünkü Eminönü civarında gezip görmeyi istediğimiz daha çok yer var.

Vapurdan iner inmez karşıya geçiyoruz. Yeni Camii’ nin yanından geçerken kuşlara yem atan çocukları seyrediyoruz, onların coşkusuna ortak oluyoruz. Mısırcı, ayakkabı boyacısı ve simitçiyi geçerek Mısır Çarşısı’ na giriyoruz.
 
L biçiminde olan Mısır Çarşısı 16. Yüzyılda Yeni Camii Külliyesinin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Daha sonra arasta olarak Mısır Çarşısı adıyla açılmıştır. 6 adet kapısı bulunmaktadır. Bunlar; Balık Pazarı Kapısı, Ketenciler / Tahtakale Kapısı, Çiçek Pazarı Kapısı, Haseki / Bahçekapı Kapısı, Yeni Cami / Avlu Kapısı, Hasırcılar / Tahmis Kapısı’ dır. Haseki Kapısı’ndaki kısım iki katlı bir plana sahiptir ve üst katlar vaktiyle mahkeme bölümleri olarak da kullanılmıştır. Rengârenk baharatları, çeşit çeşit, her derde deva bitkileri ile aktarlar; en taze fındık, fıstık, kuru incir, kayısı çeşitleri ile kuruyemişçiler; bol ve taze ikramları ile lokumcular; nazar boncukları, narin işlemeli gümüşleri, özel tasarım altınları ile kuyumcular; Türkiye’ ye özgü motifleri ile seramikçiler; her kesimden, her şehirden, her ülkeden insanı bu çarşıya getiriyor. Yolunuz düşerse, Tuğra’ da el yapımı renkli fincanlara, Divan’ da bereket narlarına, Sufi’ de seramik heykellere, Bereket’ de el işlemesi örtülere bakmayı, Malatya Pazarı’ nın taze kuruyemişlerinden almayı ihmal etmeyin.
 


 Eminönü’ ne geldiğinizde mutlaka yapılması gerekenlerden birisi de Kuru Kahveci Mehmet Efendi’ nin mis kokulu taze çekilmiş kahvelerinden almak olmalıdır. Hasırcılar kapısından çıkarak, önündeki kuyruğa giriyoruz. Bir yandan beklerken, bir yandan da içerideki ekibin nasıl hızlı bir şekilde paketleri bizim için hazırladığını seyrediyoruz.

Paketler elimizde, ara sokaklardan sağa sola dönerek, dik yokuşu çıkıyoruz, Süleymaniye Camii’ ne doğru gidiyoruz.  Siz yokuş çıkamam derseniz, Mısır Çarşısı’ ndan çıkışta taksiye ya da tramvaya binebilirsiniz.
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557 yılında Mimar Sinan’ a yaptırılmıştır. İstanbul’ un en büyük camii olan Süleymaniye Camii, külliyesi ile birlikte 70 dönüm arazi üzerine kurulmuştur.  

Yeni öğrendiğim bir bilgiyi de sizlere aktarayım. Eski İstanbul’ da camii bahçelerinin sosyalleşme için kullanılırmış. Ramazan ayında insanların bir araya gelmesi iftardan sonra başladığı için camii bahçeleri büyük olurmuş ve mahya ile aydınlatılırmış. İstanbul’ a özgü bir sanat olan mahya yaklaşık 400 yıllık bir gelenekmiş ve ilk olarak Fatih Camii’ nde yapılmış. Günümüzde ise yılda 8-10 kere kurulurmuş.

Bu bilgiyi öğrendikten sonra bahçesinin bu kadar büyük olmasına şaşmayarak içeri giriyoruz. İçiniz rahat olsun, girişte ayakkabılarınızı koyabilmeniz için temiz poşetler var. İçeride ve bahçesinde çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum.

 
Son olarak meşhur olduğunu duyduğumuz, Süleymaniye kuru fasulyesi ile pilavını da yiyoruz ve dönüş yoluna geçiyoruz.

Sevgiler,

İpek

Süleymaniye Camii

Süleymaniye Camii’nden Manzara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder