26 Kasım 2012 Pazartesi

Safranbolu

Güzel bir sonbahar hafta sonunu, ahşap evleri ve safran çiçeği ile ünlü Safranbolu’ da geçirmeye karar veriyoruz. İstanbul – Safranbolu arası yaklaşık 410 km ve arabayla 4-5 saatte gidilebiliyor.  

Safranbolu’ nun tarihi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Homeros’ un İlyada Destanı’ nda bahsedilmiş; Bizans döneminden bu yana çeşitli isimler almış, Osmanlının ilk döneminde Borglu (Kaleli şehir) olarak anılmış, son olarak “Zafranbolu” ve Safranbolu’ ya dönüşmüştür. 1994′te UNESCO’nun dünya miraslar listesine girmiştir.

İlk işimiz Hıdırlık Tepesi’ ne giderek, manzaranın keyfini çıkarmak, Safranbolu’ nun güzelim evlerinin fotoğraflarını çekmek oluyor.

Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında yürüyerek Yemeniciler Arasta Çarşısı’ na varıyoruz. Kıyafet, hediyelik eşya, takı satılan küçük dükkanları, lokumcuları tek tek geziyoruz. Arkadaşım, hediye olarak aydınlatmalı minyatür ahşap evlerden alıyor.

Soluklanmak için, asma yapraklarının altına kurulmuş Arasta Boncuk Kahvesi’ ne uğruyoruz. Közde pişen Türk kahvemiz, meyve şurubu ile ikram ediliyor.  Leziz mi leziz.. Bölgeye özel Bağlar Gazozu’ nu da mutlaka tatmanızı tavsiye ederim.
Akşam olmadan, Cinci Han, Cinci Hamamı ve Demirciler Çarşısı’ nı da geziyoruz.

Tarihi İpek Yolu üzerine kurulmuş kervansaraylardan biri olan Cinci Han, bugün otel ve kafe olarak işletiliyor. Avlusu ve Han Ağası Odası ile ise turistik ziyarete açık.

Akşam yemeği Çevrikköprü’ de kuyu kebabı..

Konaklama için seçenek çok; konakların birçoğu günümüzde otel hizmeti veriyor.
Kadıoğlu Şehzade Konakları, Gökçüoğlu Konak, Mehveş Hanım Konağı, İmren Lokum Konağı, Çeşmeli Konak, Nermin Hanım Konağı..
Her birinin internet sitesi mevcut, odalarını ve bahçelerini görebiliyorsunuz. Biz rezervasyonda geciktiğimiz için çoğunda yer yoktu. Bizim seçimimiz, Çeşmeli Konak oluyor, çok da memnun kalıyoruz.
Odamız oldukça geniş, yerler, tavan ve cam ahşap. Tavandaki harika ahşap oymacılığını görmeniz lazım. Cam kenarında sedir ve üzerinde yastıklar mevcut.

İkinci gün sabah uzaklardan gelen bir çan sesiyle uyanıyorum. Acaba burada kilise mi var diye düşünüyorum. Hiç araba gürültüsü yok.
Uyandığımda manzaram, güneşli ve parlak bir hava ile Safranbolu manzarası..


Bahçede yaptığımız güzel kahvaltının ardından, yürüyerek Eski Hükümet Konağı’ na gidiyoruz. Günümüzün “Kent Tarihi Müzesi” tepeye kurulmuş, tüm heybetiyle her yerden görülebiliyor. İçerisinde Safranbolu’ yu anlatan eski resimler, yazılar, bazı eşyalar ve de dönemin mesleklerinin mizansenleri var. Bahçesinde bulunan tarihi saat kulesi halen çalışıyor. Meğer sabahki çan sesi buradan geliyormuş. J



Safranbolu’ ya gelip safranlı lokum almadan olmaz. İmren Lokum’ a gidiyoruz, safranlı lokumumuzu alıyoruz, arka taraftaki kafesinde bükme ve safranlı çayımızı içiyoruz. İmren lokum binası, kurucuları Hidayet Bey tarafından Rumlardan ticarethane olarak alınmış. Evlerin sadece giriş katı taş ise Osmanlılardan, giriş ve üst katlar taş ise Rumlardan kalmış olduğunu anlayabilirmişiz.

Çarşıda gezerken, Safran çiçeğini ilk defa gördüğümü fark ediyorum, bayılıyorum. Soğanlarından almak için bir dükkana giriyoruz ve safran çiçeğinin sayısız yararını bir çırpıda öğreniyoruz. Neler mi? Sinirleri yatıştırıyor, cildi güzelleştiriyor, karaciğere ve sindirim sistemi rahatsızlığına iyi geliyor, vücut direncini arttırıyor, boya ve mürekkep yapımında kullanılıyor. Kendi ağırlığının 100bin katı oranında bir sıvıyı sarıya boyayabiliyormuş.
    
Son olarak Kaymakamlar Gezi Evi’ ni ziyaret ederek örnek bir Safranbolu evini görmüş oluyoruz. Burada, evler genellikle 2 ya da 3 katlı olmaktadır. Bizim gezdiğimiz örnek evin ikinci katı; başoda (misafir odası), gelin odası, sofa, mutfak ve kilerden oluşuyor. Tüm odalar sofaya açılır şekilde tasarlanmış, çünkü yemekler burada yeniyor, sıra geceleri burada düzenleniyor, oyunlar burada oynanıyormuş.
Gezdiğimiz ev gibi, gelir düzeyi daha yüksek olanlarda, haremlik ve selamlık için iki ayrı giriş yapılıyormuş. Haremden selamlığa hizmet için, mutfak ile sofa arasında dönme dolap var. Kaplar bu dolabın raflarına konuluyor, döndürüldüğünde diğer taraftan alınabiliyor.
Bana göre en ilginci, odalarda hem yüklük hem de banyo olarak kullanılan dolaplardı. Dolabın kapağını açıyorsunuz, içerisinde yıkanıyorsunuz, işiniz bittiğinde temizleyip yüklük olarak kullanıyorsunuz. Günümüzde yaygın olan ebeveyn banyoları Safranbolu’ dan çıkmış olabilir mi? J


Sevgiler,
İpek

Notlar:
*Arabayla giderken, Karabük il sınırından girer girmez sağlı sollu mısırcılar gözümüze çarpıyor. Süt mısırlarımızı alıp, yola devam ediyoruz. Dilerseniz çay eşliğinde mola da verilebilir.

*Arabayla gitmek istemeyenler, tur şirketlerinin organizasyonlarına katılabilir.

*Safranbolu’ daki her yeri gezmek, görmek isterim, ama yürüyecek halim yok derseniz “Safranbolu’ da Zaman Turları” na katılabilirsiniz. Dileyenleri üstü açık shuttle ile gezdiriyorlar.

*Safran çiçeğini tarlalarda görmek istiyorsanız, Davutobası köyüne gidebilirsiniz. Hasat genellikle Ekim sonu – Kasım ortası arasında yapılmaktadır.