21 Temmuz 2014 Pazartesi

Bozcaada' dan Merhaba

Herkese günaydın!

Ben bugün kuş sesleri ve hafif esen rüzgârın çıkardığı yaprak hışırtısıyla uyandım.

Odamın duvarları güneş gibi sarı, bütün enerjisini bana veriyor.
Odamın, banyonun ve giysi dolabının ahşap kapıları ağaç gövdesi gibi kahverengi, doğallığını benimle paylaşıyor.
Odamdaki sandalye ve bardakların durduğu tepsi pastel yeşili, uçsuz bucaksız bağların ve bahçelerin huzurunu hissettiriyor. 
Bugüne Bozcaada’ da Aya Yorgi Evleri’ nde başladım. Kaplumbağa 4’ de kalıyorum.

Baykuş, Kaplumbağa, Horoz ve Turna isimli tek katlı 4 çiftlik evinde 12 oda mevcut. 12.000m2’ lik alana kurulan üzüm bağı, zeytin ağaçları, meyve ağaçları, domates, biber gibi sebzelerle dolu bahçe, odamın manzarasını oluşturuyor. Bir de rengârenk çiçekler... İçlerinde beni en mutlu eden, mis kokulu lavantalar oluyor.
Bu tatilimizde 4 kişiyiz. Leziz kahvaltısında bolca yiyoruz ve içiyoruz. Peynir çeşitleri (beyaz, dil, taze ve eski kaşar, gravyer), ev yapımı reçel çeşitleri (taze incir, domates, karadut, gelincik, bal kabağı, havuç), bal, yeşil ve siyah zeytin; salatalık, domates, biber, maydanoz, sabah kümesten alınan taze haşlanmış ve patatesli yumurta, salam ve sosis, yumuşacık pişi ve simit, karpuz ve bahçeden armut, mısır gevreği ve süt, meyve suyu, kahve çeşitleri (Tschibo Cafissimo) ve dileyenler için şarap kahvaltı menüsünden aklımda kalanları oluşturuyor.
Haydi denize… İlk gün Akvaryum Koyu’ na gidiyoruz. Gerçekten akvaryum gibi, masmavi, pırıl pırıl bir deniz karşılıyor bizi. Gözlük ve şnorkelimizi almadığımıza pişman oluyoruz. Çok şanslıyız, deniz söylendiği gibi soğuk değil. Serin ama bana göre rahat girilebilir bir sıcaklığı var. Bu koyda herhangi bir tesis olmadığı için herkes şezlongunu, sandalyesini, hasırını, yiyeceğini, içeceğini getirmiş. Biz hazırlıksızız, ama denize girelim çıkalım derken idare ediyoruz.
Akşamüzeri, önce arabayla ada etrafında turluyoruz. Bağların, bahçelerin, yeni yapılan taş evlerin, bahçelerin, butik otellerin, yazlık sitelerin yanlarından geçiyoruz. Gün batımını izlemek için, Batı Burnu’ na, rüzgâr güllerinin olduğu tarafa gidiyoruz. Bol bol fotoğraf çekiyoruz ve çekiliyoruz. Ada’ da en güzel gün batımı buradan izleniyormuş.
Sonrasında merkeze iniyoruz ve sokaklarda kayboluyoruz. Arnavut kaldırımlı sokaklar, rengârenk kapıları olan beyaz evler, evlerin önlerinde kırmızı-pembe çiçekler ve bisikletler... Her birinin kendine özgü bir zarafetini yakalıyoruz.


Sadece evler, oteller değil; kahvehaneler, kafeler, restaurantlar, pastaneler, dükkânlar da aynı zarafetle dekore edilmiş, her birinin ikramlarında da mutlaka bir incelik var.

Bozcaadalı Veli Dede’ nin fırınının duvarları doğal taş ile döşenmiş, eflatun kuru çiçekler ve seramik nazar boncuğu ile süslenmiş. Uğrarsanız, bademli ve sakızlı kurabiyelerinden almayı unutmayın. J Veli Dede’ nin diğer dükkânından zeytinyağı ve zeytin ezmesi tatmaya, beğenirseniz almaya gidersiniz diye tahmin ediyorum. Karadut şurubu ve koruk suyu karışımından tatmayı ihmal etmeyin.
Yorulduğunuzda, meydandaki Çınaraltı’ nda Türk kahvesi içerek soluklanmayı aklınızın bir köşesine not edin. Kahveniz, yanında likörü, aromalı ince purosu ve kurabiyesi ile geliyor. Sigara içmememe rağmen sıra dışı ikramını beğeniyorum.
Bir de Bakkal var. Bildiğiniz bakkalın, modernize ve avrupai hali Lale Sokak’ ta kırmızı, yeşil, pembe, mavi, sarı, yani anlayacağınız her renge boyanmış sandalyeleri ile kendini belli ediyor; sokağa da renk katıyor.  Sadece gidin, görün; ya da günün makarnası yanında şarabınızı yudumlayın.
İlk akşam sadece meze yemeye karar veriyoruz ve Bakkal’ ın da tavsiyesiyle yine Lale Sokak’ taki Salkım’ ın minik bahçesine yerleşiyoruz.
Ege Salatası, Girit Usulü Köz Patlıcan, Zerdeçallı Keçi Peyniri Eritmesi, Yunan Usulü Sıcak Fava (bakla değil, mercimek ile yapılıyor), Ada Usulü Ahtapotlu Pilav ve Izgara Kalamar Dolma ardı ardına geliyor ve keyif yaparak ağır ağır yiyoruz. Favorilerim Ege salatası, keçi peyniri eritmesi ve ahtapotlu pilav oluyor. Özellikle koyun peyniri ya da keçi peyniri yiyemeyenlerin, denemelerini şiddetle tavsiye ederim. Salkım’ daki peynirlerde koku yok. Salkım’ ın, balık desenli meze tabaklarını benim gibi beğenirseniz, Bacchhus’ de bulabilirsiniz.

Yemekten sonra Çiçek Pastanesi’ nden dondurmayla günü sonlandırıyoruz.

Bozcaada notlarım henüz bitmedi.
İkinci ve üçüncü gün neler yaptığım, bir sonraki yazıda…
Takipte kalmanız dileğiyle...
 

Sevgiler,
İpek

Notlar:

*Otelimiz, Aya Yorgi Evleri, ismini, Bozcaada’ da bulunduğu mevkiden almış. Özellikle sordum, Çeşme ile ilgisi yok.
*Otelimizde, çocuk ve bebekleri unutmamışlar. Ahşap mama sandalyeleri, adanın doğallığına uyuyordu. Kahvaltıda, çocuklara özel oyuncak desenli seramik tabaklar; bahçede ise çeşitli oyuncaklar var.

*Tatillerde tercihim her zaman denizden ve deniz kenarındaki aktivitelerden yana olur. Dileyenler için, otelimizde havuz, basket potası ve futbol için kale de bulunmaktadır.

2 yorum:

  1. Çok güzelmiş yaw. Gitmiş kadar oldum. Resimler on numara .Ayrıca açık büfenin menüsü çok güzelmiş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,

      Çok teşekkürler :) Devamı da gelecek...

      Sevgiler,
      İpek

      Sil