Mevsimin yaz ya da kış, havanın sıcak ya da
soğuk olması fark etmemeli. Evlere, alışveriş merkezlerine kapanmaktansa,
sokaklara çıkmalı, gezip dolaşmalı. Öyle çok uzaklara gitmeye de gerek yok.
Herkes bulunduğu şehrin sokaklarını keşfe çıkabilir. Hele ki, İstanbul’ da
yaşayanlar için her ilçe ayrı bir keşif noktası. İstanbul' u gez gez
bitiremezsiniz.
Çocukluğumdan beri en sevdiğim ilçelerden
birisi Eminönü’ dür. Hareketliliği, tarihi, renkleri ile beni hep etkilemiştir.
Yıllar geçse de aynı büyüyü korumaya devam eder. Yaz aylarında bir Cumartesi
gününü Mısır Çarşısı ve Süleymaniye Camii’ ni gezmek için ayırmıştık. Bu yazıya
1. Eminönü turu diyelim, çünkü Eminönü civarında gezip görmeyi istediğimiz daha
çok yer var.
Vapurdan iner inmez karşıya geçiyoruz. Yeni
Camii’ nin yanından geçerken kuşlara yem atan çocukları seyrediyoruz, onların
coşkusuna ortak oluyoruz. Mısırcı, ayakkabı boyacısı ve simitçiyi geçerek Mısır
Çarşısı’ na giriyoruz.
L biçiminde olan Mısır Çarşısı 16. Yüzyılda
Yeni Camii Külliyesinin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Daha sonra arasta
olarak Mısır Çarşısı adıyla açılmıştır. 6 adet kapısı bulunmaktadır. Bunlar;
Balık Pazarı Kapısı, Ketenciler / Tahtakale Kapısı, Çiçek Pazarı Kapısı, Haseki
/ Bahçekapı Kapısı, Yeni Cami / Avlu Kapısı, Hasırcılar / Tahmis Kapısı’ dır. Haseki
Kapısı’ndaki kısım iki katlı bir plana sahiptir ve üst katlar vaktiyle mahkeme
bölümleri olarak da kullanılmıştır. Rengârenk baharatları, çeşit çeşit, her
derde deva bitkileri ile aktarlar; en taze fındık, fıstık, kuru incir, kayısı
çeşitleri ile kuruyemişçiler; bol ve taze ikramları ile lokumcular; nazar
boncukları, narin işlemeli gümüşleri, özel tasarım altınları ile kuyumcular; Türkiye’
ye özgü motifleri ile seramikçiler; her kesimden, her şehirden, her ülkeden
insanı bu çarşıya getiriyor. Yolunuz düşerse, Tuğra’ da el yapımı renkli
fincanlara, Divan’ da bereket narlarına, Sufi’ de seramik heykellere, Bereket’
de el işlemesi örtülere bakmayı, Malatya Pazarı’ nın taze kuruyemişlerinden
almayı ihmal etmeyin.
Eminönü’ ne geldiğinizde mutlaka yapılması
gerekenlerden birisi de Kuru Kahveci Mehmet Efendi’ nin mis kokulu taze
çekilmiş kahvelerinden almak olmalıdır. Hasırcılar kapısından çıkarak, önündeki
kuyruğa giriyoruz. Bir yandan beklerken, bir yandan da içerideki ekibin nasıl
hızlı bir şekilde paketleri bizim için hazırladığını seyrediyoruz.
Paketler elimizde, ara sokaklardan sağa
sola dönerek, dik yokuşu çıkıyoruz, Süleymaniye Camii’ ne doğru gidiyoruz. Siz yokuş çıkamam derseniz, Mısır Çarşısı’
ndan çıkışta taksiye ya da tramvaya binebilirsiniz.
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman
tarafından 1557 yılında Mimar Sinan’ a yaptırılmıştır. İstanbul’ un en büyük
camii olan Süleymaniye Camii, külliyesi ile birlikte 70 dönüm arazi üzerine
kurulmuştur.
Yeni öğrendiğim bir bilgiyi de sizlere
aktarayım. Eski İstanbul’ da camii bahçelerinin sosyalleşme için kullanılırmış.
Ramazan ayında insanların bir araya gelmesi iftardan sonra başladığı için camii
bahçeleri büyük olurmuş ve mahya ile aydınlatılırmış. İstanbul’ a özgü bir
sanat olan mahya yaklaşık 400 yıllık bir gelenekmiş ve ilk olarak Fatih Camii’
nde yapılmış. Günümüzde ise yılda 8-10 kere kurulurmuş.
Bu bilgiyi öğrendikten sonra bahçesinin bu
kadar büyük olmasına şaşmayarak içeri giriyoruz. İçiniz rahat olsun, girişte
ayakkabılarınızı koyabilmeniz için temiz poşetler var. İçeride ve bahçesinde
çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum.
Sevgiler,
İpek
Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii’nden Manzara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder