22 Haziran 2011 Çarşamba

Leonardo’ nun Yeri Polonezköy’ de Bizi Bekliyor...

Beklenen yaz nihayet geldi.
Hava çok güzel, havuz sefası yapsam diyenlere, müjde...
Leonardo’ nun Yeri’ nde havuz sezonu açıldı.

Leonardo Restaurant, benim deyişimle “Leonardo’ nun Yeri” Polonezköy’ de en sevdiğim mekanlardan birisidir. “Polonezköy mü?” diye düşünenlere işte detaylar:

Polonezköy, Polonyalılar tarafından kurulan, eski adı Adampol olan, Beykoz ‘ un sevimli ve orman içerisine kurulu ilçesidir. Günübirlik gezilerde, İstanbul’ da yaşayanlar için çok ideal olduğunu söyleyebilirim. TEM Otoyolu Kavacık sapağından çıkılır, Polonezköy tabelaları takip edilir, yaklaşık 30-35 dakika içerisinde köy meydanına ulaşılır.

Arabanızı park edin ve doğanın ve  keyfini çıkarın.

Orman içinde, kısa ve uzun olmak üzere 2 ayrı yürüyüş parkuru mevcut. Benim gibi pek spor yapmayanlara, kısa parkuru tavsiye ederim. Söylemeliyim ki, uzun parkuru hiç denemedim.


Hemen köy meydanında, birçok küçük otel ile birlikte Leonardo Restaurant’ ı da bulabilirsiniz. Leonardo Restaurant tipik bir Polonezköy Evi. Balkonlarından renkli çiçekler sarkıyor. Yeşillikler ve ağaçlar içerisinde güzel bir bahçesi var. Ön bahçesi, haftasonu kahvaltıları için ideal. Teras şeklindeki yan bahçesinde leziz öğlen yemekleri yenebilir.. Arka bahçesinde ise, keyfinize keyif katacak yarı olimpik ve çocuk yüzme havuzları bulunuyor. Yüzerim, güneşlenirim, kitabımı/dergimi okurum, müziğimi dinlerim, yerimden kalkamam diyorsanız, merak etmeyin, havuz kenarında, fast food yiyecekler de mevcut. Açıkçası, burada tam bir gün rahatlıkla geçer, özellikle de havuza geldiyseniz.



Dönmeden önce Zofia Rizi Anı Evi’ ni gezmeyi de ihmal etmeyin ve bir sonraki sefer kahvaltı için geleceğiniz mekanı gözünüze kestirin...

Sevgiler,
İpek

Başka Neler Yapılabilir?
  • Çok sayıda piknik alanında, işletmenin vereceği ekipman ve yiyeceklerle piknik yapılabilir.
  • Sadece kahvaltı için ya da sadece manzara için gidilebilir.
  • Küçük otel  ya da pansiyonlarda konaklanabilir, temiz havanın keyfi daha uzun süre çıkarılabilir.
  • Kır düğünü yapılabilir. (Leonardo Restaurant' da bir kere düğün öncesi süsleme ve fotoğraf çekimine rastlamıştım, gerçekten çok güzel gözüküyordu.)
  • Polonezköy Country Club’ daki hayvanat bahçesine gidilebilir. (Haftasonları kalabalık olduğu için arabayla çıkış biraz yoğun oluyor.)
  • Yol üzerinde kiralanan atlara binilebilir.
Kısa Not:
Fotoğraflarımı bulamadım, bu sefer internetten aldığım resimleri ekliyorum. Affedin.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Babalar Günü' nde Ağva’ ya Ne Dersiniz?

Anne ve babalarımızla birlikte keyifli vakit geçirebileceğimiz, aynı zamanda da dinlenebileceğimiz bir haftasonu hayal ettik.

Yol çok uzun sürmesin, şehirden uzak da olsun..
Yemyeşil olsun, deniz, göl ya da nehir manzarası da olsun..
Yürüyüş yapalım, sohbet edelim, birarada olalım, farklı birşeyler de yapabilelim..

Dilediğimiz yeri bulduk ve Ağva Riverside Club’ da rezervasyonlarımızı yaptırdık. Cumartesi günü iki araba halinde yola koyulduk. Ümraniye – Şile yolunu takip ederek, yaklaşık 97 km. uzaklığındaki Ağva’ ya vardık. Şile’ ye kadar yol otoban kalitesinde devam ediyor. Sonrasında 2 yol ayrımı var, sahilden ve köylerin arasından. Biz köylerin arasından, manzarayı seyrederek devam ediyoruz. Yol sakin, çok sürmeden Ağva’ ya varıyoruz.

Oteller, Göksu Nehri boyunca kurulmuşlar. Riverside Club’ a ulaşmak için otel otoparkına arabalarımızı park ediyoruz, otelin kurulu olduğu nehrin diğer kıyısına salla geçiyoruz.  Makaralı bir sistem kurmuşlar. Herkesin sala yerleştiğinden emin olunca, sal içindeki görevli ipi çekerek bizi 2 dakika da karşı kıyıya geçiriyor.


Odalar havuzun iki kenarına dizilmiş, tüm kapılar havuza açılıyor. Ahşap bungalovların birleşmiş hali gibi gözüküyor. Dışarıdan sevimli bir havası var. İçleri ise, ne yazık ki internetten göründüğü gibi değil, biraz eskimiş. Nasılsa hava güzel, odada da çok kalmayacağız diye düşünerek, eşyaları bırakıp hemen nehir kenarında sohbete koyuluyoruz.

 









Biraz sonra, kaptan, balıkçı teknesini çalıştırıyor, herkes yerlerine kuruluyor ve nehir boyunca yapılan tekne turu başlıyor. Ağaç dalları nehire kadar sarkmış, güneş arada sırada gözünü kırpıyor. Su kaplumbağalarına bakarken, birden su yılanı geçiyor, ama ben göremiyorum, kaçırıyorum. Manzarayı arkamıza alıp, 2li, 3lü, 4lü, 6lı derken bir sürü güzel fotoğraf çekiliyoruz.


Tekne turu sonunda otelimizde bizi beş çayı bekliyor. Çayımızı, kurabiyelerimizi alıp, güneşin batışını seyrediyoruz, kuş seslerinin keyfine varıyoruz.

Akşam yemeği hava güzel olduğunda nehir kenarındaki iskele üzerinde, hava yağışlı ya da soğuk olduğunda kapalı alanda veriliyor. Akşam yemeğinin ardından sohbete devam.. Dileyenler için Jazz Bar’ da canlı müzik ile eğlence de mümkün.

Ertesi sabah kahvaltının ardından, sal ile karşı kıyıya geçiyoruz, yürüyüşe başlıyoruz. Yol kenarındaki gelincikleri koparmaya kıyamıyoruz.. Bahçesinde mandalina ağaçları olan Park Mandalin çok hoşumuza gidiyor, kahve içmek için oturuyoruz. Manzara müthiş, koltuklar ve hamak çok rahat.. Gazeteler hemen paylaşılıyor, bol köpüklü kahveler içiliyor. Servis ve kalite gayet güzel..

Dönüş vakti geldi..
Otelden ayrılıyoruz, Şile’ ye uğrayarak küçük bir gezinti yapıyoruz.
150 yıllık mazisi olan ve bugün müzeye çevrilmiş Şile Feneri’ ni de geziyoruz, seyahatimizi sonlandırıyoruz..

Sevgiler,
İpek

Nerede Kalınır?
Dikkatimi çeken otel&motellerden birkaçını paylaşıyorum; Park Mandalin, Aquaverde (Bir İstanbul Masalı dizisi çekilmişti) , Ağva Paradise Motel. Seçenek çok olduğu için internetten yapacağınız küçük bir araştırma ile size uygun oteli belirlemeniz çok kolay olacaktır.

Neler Yapılabilir?
Riverside ve Aquaverde’ de havuz keyfi yapılabilir.
Gizlibahçe’ de ya da Ağva dönüşü Şile’ de balık ziyafeti çekilebilir.
Gizlibahçe’ de kahvaltıya gidilebilir.
Nehirde deniz bisikletine binilebilir.
Trekking, ATV turlarına katılınılabilir.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Santral İstanbul’ da Bir Gün..

“XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı”
“20 Sanatçı, 400 Yapıt”

İlanı görünce, bu sergiyi kaçırmamalıyım diye düşündüm ve Cumartesi gününü müze günü ilan ettim.

Santral İstanbul’ da, Fahrelnissa Zeid, Fikret Muallâ, Abidin Dino, Mehmet Güleryüz ve birçok sanatçının eseri sergileniyor.

Giriş katında, sergi bünyesindeki tüm sanatçıların Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğrafları mevcut. Kim kimdir, nerede yaşamıştır, hangi yıllarda yaşamıştır diye tahmin etmeye çalışıyorum.
Sonra sergi başlıyor..  Üç kategori, üç kat..
“Geometri, Işık, Müzik ve Duvarlar” , “Paris Okulu Soyut Türk Ressamları” ,
“İki Kuşak Figüratifler”.
Her sanatçının eserlerinin olduğu bölümde, sanatçı hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmış. Bu bilgilendirmeler, basılı olarak her katın girişinde ziyaretçilere sunuluyor.

Benim en çok beğendiğim eserler;
Ergin İnan Kapı I 2007
Fahrelnissa Zeid Vanishing Strained Glass (Yitip Giden Vitray) 1947
Ferruh Başağa İsimsiz (Kuş Figürlü Geometrik Resimler)

Öğle yemeği Otto Santral’ de..  
Yalnız bir sorun var; oldukça doyurucu levrek salata, buz gibi Corona ve yürümenin verdiği yorgunluk beni biraz mayıştırdı. Tekrardan gezgin halime dönebilmek için kahve içmeliyim. Ağaçların altındaki kafelerden birisinde Türk kahvesini yudumluyoruz ve biraz dinleniyoruz. Turistler, Eyüp sakinleri, öğrenciler (burası aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’ nin kampüsü), müze ziyaretçileri, çocuklu aileler, herkes birarada.. Geniş bir alan olduğu için yine de oldukça sakin ve huzurlu.. Çimlerin üzerinde öğrencilerin hazırladıkları ve hala üzerinde çalıştıkları tasarımlar var. Arka masada bir öğrenci, bir profesörü tez danışmanı olması için ikna etmeye çalışıyor. Sağ tarafta teyzeler, çaylarını yudumlarken Zara’ dan yaptıkları alışverişten bahsediyor. İleride çocuklar top oynuyor.  Herkesin keyfi yerinde gözüküyor.


Saate hiç bakmıyorum, bir süre sonra Enerji Müzesi girişindeyiz.
Enerji Müzesi, eski Silahtarağa Elektrik Santrali’ nin üretim binalarından oluşturulmuş. Müze içerisinde elektrik enerjisi üretimini sağlayan temel araç olan jeneratör-türbin grupları yer alıyor. Markası Thomson-Houston olan jeneratör 1922’ de, türbin ise 1929’ da yerleştirilmiş. Geniş bir kontrol odası var. Üretimin yapıldığı yıllarda İstanbul’ un farklı semtlerine dağıtım buradan denetleniyormuş. Örneğin, çıkış 18 Zeytinburnu J 


Gezimizin sonunda, bana göre en eğlenceli ve çok da bilgilendirici Enerji Oyun Alanı’ na geçiyoruz. Burası interaktif bir müze.. Çocuklar da, büyükler de kendini oyuna kaptırıyor.. “İletkenler ve Yalıtkanlar” devresi ile elektrik iletkenliği, “Sonsuzluğa Bakmak” kutusu ile yansımalar dünyası, Plazma Küresi ile plazma madde hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz.

Keyifli günler..

Sevgiler,
İpek

Ne Zamana Kadar Görebilirim?
“XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı” sergisi, Ana Galeri’ de 19 Haziran’ a kadar sergileniyor.
Enerji Müzesi’ nin süresi yok. Haftanın her günü ziyaret edilebilir.

Santral İstanbul’ da Başka Neler Var?
Keşfedilecek daha çok sergi, etkinlik var..
Tamirane ya da Otto Santral’ de konserler, yemekler, jazz müzik eşliğinde Pazar brunchları, Krek tiyatrosunda performanslar ve atölyeler, ilgimi çeken etkinliklerden sadece bazıları.
Keyfinize göre programlamak için web sitesi: